"DOĞRU" KELİMESİ İÇEREN KURAN-I KERİM AYETLERİ*-2
·
18. Sure (Kehf Suresi), 24. Ayet
Ancak, "Allah dilerse yapacağım" de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve
"Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru
olana ulaştırır" de.1. Sure
(Fâtiha Suresi), 6. Ayet
Bizi doğru yola, kendilerine nimet
verdiklerinin yoluna ilet; gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
·
18. Sure (Kehf Suresi), 63. Ayet
Genç, "Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum. –Doğrusu onu sana söylememi bana ancak şeytan
unutturdu- Balık şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti"
dedi.
·
18. Sure (Kehf Suresi), 66. Ayet
Mûsâ ona, "Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya
iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?" dedi.
·
18. Sure (Kehf Suresi), 67. Ayet
Adam şöyle dedi: "Doğrusu sen
benimle beraberliğe asla sabredemezsin."
·
18. Sure (Kehf Suresi), 71. Ayet
Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi.
Mûsâ, "Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın." dedi.
·
18. Sure (Kehf Suresi), 76. Ayet
Mûsâ, "Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık
benimle arkadaşlık etme. Doğrusu,
tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)" dedi.
·
18. Sure (Kehf Suresi), 77. Ayet
Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler.
Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar
gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu.
Mûsâ, "İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın" dedi.
·
18. Sure (Kehf Suresi), 89. Ayet
Sonra yine (doğuya doğru) bir yol
tuttu.
·
19. Sure (Meryem Suresi), 25. Ayet
. "Hurma ağacını kendine doğru
silkele ki sana taze hurma dökülsün."
·
19. Sure (Meryem Suresi), 43. Ayet
"Babacığım! Doğrusu, sana
gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki seni doğru
yola ileteyim."
·
19. Sure (Meryem Suresi), 45. Ayet
"Babacığım! Doğrusu ben, sana,
çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir
dost olmandan korkuyorum."
·
19. Sure (Meryem Suresi), 50. Ayet
Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk. Onlar için yüce bir doğruluk dili var ettik (güzel bir söz ile
anılmalarını temin ettik).
·
19. Sure (Meryem Suresi), 56. Ayet
Kitap'ta İdris'i de an. Şüphesiz o doğru
sözlü bir kimse, bir nebi idi.
·
19. Sure (Meryem Suresi), 58. Ayet
İşte bunlar, Adem'in ve Nûh ile beraber (gemiye) bindirdiklerimizin soyundan,
İbrahim'in, Yakub'un ve doğru yola
iletip seçtiklerimizin soyundan kendilerine nimet verdiğimiz nebîlerdir.
Kendilerine Rahmân'ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.
·
19. Sure (Meryem Suresi), 76. Ayet
Allah doğruya erenlerin hidayetini
artırır. Kalıcı salih ameller Rabbinin katında sevap bakımından da daha
hayırlıdır, sonuç itibari ile de.
·
20. Sure (Tâhâ Suresi), 47. Ayet
"Ona gidin ve şöyle deyin: ‘Şüphesiz biz Rabbinin elçileriyiz.
İsrailoğullarını (serbest bırak ve) bizimle gönder. Onlara işkence etme. Sana
Rabbinin katından bir mucize getirdik. Selam, doğru
yola uyanlara olsun.' "
·
20. Sure (Tâhâ Suresi), 79. Ayet
Firavun halkını saptırdı, onlara doğru
yolu göstermedi.
·
20. Sure (Tâhâ Suresi), 82. Ayet
"Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devam eden kimse için son
derece affediciyim."
·
20. Sure (Tâhâ Suresi), 90. Ayet
Andolsun, Hârûn onlara daha önce şöyle demişti: "Ey kavmim! Siz bununla
yalnızca imtihan edildiniz. Doğrusu
sizin Rabbiniz ancak Rahmân'dır. Öyleyse bana uyun ve emrime itaat edin."
·
20. Sure (Tâhâ Suresi), 122. Ayet
Sonra Rabbi onu seçti, tövbesini kabul etti ve ona doğru
yolu gösterdi.
·
20. Sure (Tâhâ Suresi), 128. Ayet
Yurtlarında dolaşıp durdukları, kendilerinden önceki nice nesilleri helak etmiş
olmamız, onları doğru yola iletmedi
mi? Şüphesiz bunda akıl sahipleri için ibretler vardır.
·
20. Sure (Tâhâ Suresi), 133. Ayet
İnanmayanlar, "Doğru söylediğine
dair bize Rabbinden açık bir delil (bir mucize) getirse ya!" dediler.
Önceki kitaplarda olanların apaçık delili (olan Kur'an) onlara gelmedi mi?
·
20. Sure (Tâhâ Suresi), 135. Ayet
Ey Muhammed, de ki: "Herkes beklemektedir, siz de bekleyin. Yakında kimin
düz yolun sahipleri olduğunu, kimin doğru
yolu bulduğunu bileceksiniz!"
·
21. Sure (Enbiyâ Suresi), 38. Ayet
Bir de "Eğer doğru söyleyenler
iseniz bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar.
·
21. Sure (Enbiyâ Suresi), 51. Ayet
Andolsun, daha önce de İbrahim'e doğruyu
yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu biliyorduk.
·
21. Sure (Enbiyâ Suresi), 73. Ayet
Onları bizim emrimizle doğru yolu
gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar
sadece bize ibadet eden kimselerdi.
·
21. Sure (Enbiyâ Suresi), 97. Ayet
Gerçek vaad (kıyametin kopması) yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin
gözleri açılıp donakalmıştır. "Eyvah bizlere! Doğrusu
biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz" derler.
·
22. Sure (Hac Suresi), 16. Ayet
Böylece biz Kur'an'ı apaçık âyetler halinde indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini
doğru yola iletir.
·
22. Sure (Hac Suresi), 37. Ayet
Onların etleri ve kanları asla Allah'a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız
(Allah'a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize
verdi ki, size doğru yolu
gösterdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.
·
22. Sure (Hac Suresi), 38. Ayet
Şüphesiz, Allah inananları savunur. Doğrusu
Allah hiçbir haini, nankörü sevmez.
·
22. Sure (Hac Suresi), 54. Ayet
Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar onun, Rabbinden gelen hak olduğunu
bilsinler, böylece ona iman etsinler ve sonuçta da kalpleri ona saygı duysun
diye Allah böyle yapar. Hiç şüphe yok ki Allah iman edenleri doğru yola iletir.
·
23. Sure (Mü'minûn Suresi), 51. Ayet
Ey peygamberler! Temiz şeylerden yiyiniz ve iyi ameller işleyiniz. Doğrusu ben, sizin yaptığınız şeyleri tamamen
bilirim.
·
23. Sure (Mü'minûn Suresi), 73. Ayet
Şüphesiz sen onları doğru bir yola
çağırıyorsun.
·
24. Sure (Nûr Suresi), 6. Ayet
Eşlerine zina isnat edip de kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince,
onların her birinin şahitliği; kendisinin doğru
söyleyenlerden olduğuna dair, Allah adına dört defa yemin ederek şahitlik
etmesi, beşinci defada da; eğer yalancılardan ise, Allah'ın lanetinin kendi
üzerine olmasını ifade etmesiyle yerine gelir.
·
24. Sure (Nûr Suresi), 8. Ayet
Kocasının yalancılardan olduğuna dair Allah'ı dört defa şahit getirmesi (Allah
adına yemin etmesi), beşinci defada da eğer kocası doğru
söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi, kadından
cezayı kaldırır.
·
24. Sure (Nûr Suresi), 46. Ayet
Andolsun, biz açıklayıcı âyetler indirdik. Allah dilediği kimseyi doğru yola iletir.
·
24. Sure (Nûr Suresi), 54. Ayet
"Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin" de. Eğer yüz çevirirseniz
bilin ki ona yüklenen sorumluluğu ancak ona ait; size yüklenen görevin
sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak
apaçık bir tebliğdir.
·
25. Sure (Furkân Suresi), 9. Ayet
(Ey Muhammed!) Senin hakkında bak nasıl da temsiller getirdiler de (haktan)
saptılar. Artık onlar doğru yolu
bulamazlar.
·
26. Sure (Şuarâ Suresi), 31. Ayet
Firavun, "Doğru söyleyenlerden
isen haydi getir onu," dedi.
·
26. Sure (Şuarâ Suresi), 78. Ayet
"O, beni yaratan ve bana doğru
yolu gösterendir."
·
26. Sure (Şuarâ Suresi), 84. Ayet
"Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla
anılanlardan kıl."
·
26. Sure (Şuarâ Suresi), 154. Ayet
"Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru
söyleyenlerden isen haydi bize bir mucize getir."
·
26. Sure (Şuarâ Suresi), 182. Ayet
"Doğru terazi ile tartın."
·
26. Sure (Şuarâ Suresi), 187. Ayet
"Eğer doğru söyleyenlerden isen,
haydi gökten üzerimize bir parça düşür."
·
27. Sure (Neml Suresi), 24. Ayet
"Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe taptıklarını gördüm. Şeytan
onlara yaptıklarını süslü göstermiş ve böylece onları yoldan çıkarmış. Bu
yüzden de onlar doğru yolu
bulamıyorlar."
·
27. Sure (Neml Suresi), 27. Ayet
Süleyman, Hüdhüd'e şöyle dedi: "Doğru
mu söylüyorsun, yoksa yalancılardan mısın, göreceğiz."
·
27. Sure (Neml Suresi), 49. Ayet
Aralarında Allah adına and içerek şöyle dediler: "Mutlaka onu ve ailesini
geceleyin öldüreceğiz sonra da velisine; ‘Biz onun ailesinin öldürülüşüne şahit
olmadık. Biz kesinlikle doğru
söyleyenleriz', diyeceğiz."
·
27. Sure (Neml Suresi), 55. Ayet
"Siz kadınları bırakıp şehvetle erkeklere mi varıyorsunuz? Doğrusu siz ne yaptığını bilmez bir
toplumsunuz."
·
27. Sure (Neml Suresi), 64. Ayet
Yoksa, başlangıçta yaratmayı yapan, sonra onu tekrarlayan ve sizi gökten ve
yerden rızıklandıran mı? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var!? De ki,
"Eğer doğru söyleyenler iseniz
kesin delilinizi getirin."
·
27. Sure (Neml Suresi), 66. Ayet
Ahiret (gününün gerçekleşeceği) hakkında bilgi (peygamberler aracılığı
ile)onlara peşpeşe gelmiştir. Fakat onlar bu konuda şüphe içindedirler. Daha doğrusu onlar ahiretten yana kördürler.
·
27. Sure (Neml Suresi), 71. Ayet
Onlar, "Eğer doğru söyleyenler
iseniz, bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar.
·
27. Sure (Neml Suresi), 81. Ayet
Körleri sapıklıklarından vazgeçirip doğru
yola getiremezsin. Ancak âyetlerimize inanıp da müslüman olmuş olanlara
duyurabilirsin.
·
27. Sure (Neml Suresi), 91. Ayet
De ki: "Bana ancak, bu beldenin (Mekke'nin); onu mukaddes kılan ve her şey
kendisine ait olan Rabbine kulluk yapmam emredildi. Yine bana, müslümanlardan
olmam ve Kur'an'ı okumam emredildi." Artık kim doğru
yola girerse yalnız kendisi için girer. Kim de doğru
yoldan saparsa de ki: "Ben ancak uyarıcılardanım."
·
28. Sure (Kasas Suresi), 22. Ayet
(Şehirden çıkıp) Medyen'e doğru
yöneldiğinde, "Umarım Rabbim beni doğru
yola iletir" dedi.
·
28. Sure (Kasas Suresi), 34. Ayet
"Kardeşim Hârûn'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da benimle
birlikte, beni doğrulayan bir
yardımcı olarak gönder. Çünkü ben, onların beni yalanlamalarından
korkuyorum."
·
28. Sure (Kasas Suresi), 37. Ayet
Mûsâ, "Katından kimin hidayet getirdiğini ve bu yurdun (güzel) sonucunun
kimin olacağını Rabbim daha iyi bilir. Doğrusu
zalimler kurtuluşa eremezler" dedi.
·
28. Sure (Kasas Suresi), 49. Ayet
De ki: "Eğer doğru söyleyenler
iseniz, Allah katından, doğruya bu
ikisinden (Tevrat ve Kur'an'dan) daha çok ulaştıran bir kitap getirin de, ben
ona uyayım."
·
28. Sure (Kasas Suresi), 50. Ayet
Eğer (bu konuda) sana cevap veremezlerse bil ki onlar sadece kendi nefislerinin
arzularına uymaktadırlar. Kim, Allah'tan bir yol gösterme olmaksızın kendi
nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz Allah zalimler toplumunu doğruya iletmez.
·
28. Sure (Kasas Suresi), 56. Ayet
Şüphesiz sen sevdiğin kimseyi doğru
yola iletemezsin. Fakat Allah, dilediği kimseyi doğru
yola eriştirir. O doğru yola
gelecekleri daha iyi bilir.
·
28. Sure (Kasas Suresi), 57. Ayet
Onlar, "Sizinle beraber doğru
yolu tutarsak, kendi yurdumuzdan koparılıp çıkarılırız" dediler. Biz
onları tarafımızdan bir rızık olarak, her türlü meyve ve mahsullerin kendisinde
toplandığı, saygın ve güvenlikli bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu
bilmezler.
·
28. Sure (Kasas Suresi), 64. Ayet
Onlara, "Haydi ortaklarınızı çağırın!" denir. Onlar da çağırırlar
fakat ortakları onlara cevap veremez. Azabı görürler. Keşke onlar (dünyada
iken) doğru yola gelselerdi.
·
29. Sure (Ankebût Suresi), 3. Ayet
Andolsun, biz onlardan öncekileri de imtihan etmiştik. Allah doğru söyleyenleri de mutlaka bilir,
yalancıları da mutlaka bilir.
·
29. Sure (Ankebût Suresi), 29. Ayet
"Siz hâlâ erkeklere yanaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik
yapacak mısınız?" Kavminin cevabı, "Eğer doğru
söyleyenlerden isen, haydi Allah'ın azabını getir bize" demeden ibaret
oldu.
·
29. Sure (Ankebût Suresi), 38. Ayet
Ad ve Semûd kavimlerini de helak ettik. Bu, onların (harap olmuş) yurtlarından
size besbelli olmuştur. Şeytan onlara işlerini süslemiş ve onları doğru yoldan alıkoymuştur. Halbuki onlar gözü
açık kimselerdi.
·
30. Sure (Rûm Suresi), 29. Ayet
Fakat, zulmedenler bilgisizce nefislerinin arzularına uydular. Allah'ın (bu
şekilde) saptırdığı kimseleri kim doğru
yola iletir? Onların hiçbir yardımcıları yoktur.
·
30. Sure (Rûm Suresi), 53. Ayet
Sen körleri sapkınlıklarından çıkarıp doğru
yola iletemezsin. Sen çağrını ancak, âyetlerimize inanıp müslüman olan
kimselere işittirebilirsin.
·
32. Sure (Secde Suresi), 3. Ayet
Yoksa "Onu Muhammed uydurdu" mu diyorlar? Hayır o, kendilerine senden
önce hiçbir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için, doğru yolu bulsunlar diye Rabbin tarafından
indirilmiş gerçektir.
·
32. Sure (Secde Suresi), 24. Ayet
Sabredip âyetlerimize kesin olarak inandıkları zaman içlerinden emrimizle doğru yola ileten önderler çıkardık.
·
32. Sure (Secde Suresi), 28. Ayet
"Eğer doğru söyleyenler iseniz
şu fetih ne zamanmış?" diyorlar.
·
33. Sure (Ahzâb Suresi), 4. Ayet
Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Kendilerine zıhâr yaptığınız
eşlerinizi de anneleriniz yapmamıştır. Yine evlatlıklarınızı da öz çocuklarınız
(gibi) kılmamıştır. Bu sizin ağızlarınızla söylediğiniz (fakat gerçekliği
olmayan) sözünüzdür. Allah ise gerçeği söyler ve doğru
yola iletir.
·
33. Sure (Ahzâb Suresi), 5. Ayet
Onları babalarına nispet ederek çağırın. Bu Allah katında daha (doğru ve) adaletlidir. Eğer babalarını
bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata ile
yaptığınız bir işte size hiçbir günah yoktur. Fakat kasten yaptığınız şeylerde
size günah vardır. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
·
33. Sure (Ahzâb Suresi), 8. Ayet
(Allah bunu,) doğru kimseleri doğruluklarından hesaba çekmek için
(yapmıştır.) Kâfirlere de elem dolu bir azap hazırlamıştır.
·
33. Sure (Ahzâb Suresi), 22. Ayet
Mü'minler düşman birliklerini görünce, "İşte bu Allah'ın ve Resülünün bize
vaad ettiği şeydir. Allah ve Resülü doğru
söylemişlerdir" dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini
artırmıştır.
·
33. Sure (Ahzâb Suresi), 24. Ayet
Bunun böyle olması Allah'ın, doğruları,
doğrulukları sebebiyle
mükafatlandırması, dilerse münafıklara azap etmesi yahut onların tövbesini
kabul etmesi içindir. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
·
33. Sure (Ahzâb Suresi), 32. Ayet
Ey Peygamber'in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer
Allah'a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sözü yumuşak bir
eda ile söylemeyin ki kalbinde hastalık (kötü niyet) olan kimse ümide
kapılmasın. Güzel (ve doğru) söz
söyleyin.
·
33. Sure (Ahzâb Suresi), 35. Ayet
Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü'min erkeklerle mü'min
kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru
erkeklerle doğru kadınlar, sabreden
erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkekler, Allah'a
derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar,
oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle
namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar
var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükafat hazırlamıştır.
·
33. Sure (Ahzâb Suresi), 70. Ayet
Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru
söz söyleyin ki Allah sizin işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın.
Kim Allah'a ve Resülüne itaat ederse, muhakkak büyük bir başarıya ulaşmıştır.
·
34. Sure (Sebe' Suresi), 20. Ayet
Şeytan onlar hakkındaki zannını doğru
çıkardı. İnananlardan bir grup dışında hepsi ona uydular.
·
34. Sure (Sebe' Suresi), 29. Ayet
"Eğer doğru söyleyenler iseniz,
bu tehdit ne zaman gerçekleşecek" diyorlar.
·
35. Sure (Fâtır Suresi), 42. Ayet
Müşrikler, eğer kendilerine bir uyarıcı gelirse, ümmetlerden herhangi birinden
daha çok doğru yol üzere olacaklarına
dair en güçlü şekilde Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara bir uyarıcı
gelince, bu ancak onların nefretlerini artırdı.
·
36. Sure (Yâsîn Suresi), 48. Ayet
"Eğer doğru söyleyenlerseniz bu
tehdit ne zaman gelecek?" diyorlar.
·
36. Sure (Yâsîn Suresi), 51. Ayet
Sûra üfürülür. Bir de bakarsın kabirlerden çıkmış Rablerine doğru akın akın gitmektedirler
·
36. Sure (Yâsîn Suresi), 52. Ayet
Şöyle derler: "Vay başımıza gelene! Kim bizi diriltip mezarımızdan
çıkardı? Bu, Rahman'ın vaad ettiği şeydir. Peygamberler doğru söylemişler."
·
37. Sure (Sâffât Suresi), 94. Ayet
Kavmi (telaş içinde) koşarak ona doğru
geldi.
·
37. Sure (Sâffât Suresi), 118. Ayet
Onları doğru yola ilettik.
·
37. Sure (Sâffât Suresi), 157. Ayet
Eğer doğru söyleyen kimseler iseniz
getirin (bu delili içeren) kitabınızı!
·
38. Sure (Sâd Suresi), 88. Ayet
"Onun haberlerinin doğruluğunu
bir süre sonra mutlaka öğreneceksiniz."
·
39. Sure (Zümer Suresi), 3. Ayet
İyi bilin ki, halis din yalnız Allah'ındır. Onu bırakıp da başka dostlar
edinenler, "Biz onlara sadece, bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye
ibadet ediyoruz" diyorlar. Şüphesiz Allah ayrılığa düştükleri şeyler
konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah yalancı ve nankör
olanları doğru yola iletmez.
·
39. Sure (Zümer Suresi), 23. Ayet
Allah sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve
(hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir.
Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra
derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah'ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu
Kur'an Allah'ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah kimi saptırırsa artık
onun için hiçbir yol gösterici yoktur.
·
39. Sure (Zümer Suresi), 32. Ayet
Kim, Allah'a karşı yalan uyduran ve kendisine geldiğinde, doğruyu (Kur'an'ı) yalanlayandan daha
zalimdir? Cehennemde kafirler için kalacak bir yer mi yok!?
·
39. Sure (Zümer Suresi), 37. Ayet
Allah kimi de doğru yola iletirse
artık onu saptıracak hiç kimse yoktur. Allah mutlak güç sahibi, intikam sahibi
değil midir?
·
39. Sure (Zümer Suresi), 41. Ayet
(Ey Muhammed!) Biz sana Kitab'ı (Kur'an'ı) insanlar için, hak olarak indirdik.
Kim doğru yola girerse, kendisi için
girmiş olur. Kim de saparsa, ancak kendi aleyhine sapar. Sen onlara vekil
değilsin.
·
39. Sure (Zümer Suresi), 57. Ayet
Yahut, "Allah beni doğru yola
iletseydi elbette O'na karşı gelmekten sakınanlardan olurdum" demesin.
·
40. Sure (Mü'min Suresi), 28. Ayet
Firavun ailesinden, imanını gizlemekte olan mü'min bir adam şöyle dedi:
"Rabbim Allah'tır, dediği için bir adamı öldürecek misiniz? Halbuki o,
size Rabbinizden apaçık mucizeler getirdi. Eğer yalancı ise, yalanı kendi
aleyhinedir. Eğer doğru söylüyorsa,
sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı başınıza gelecektir. Şüphesiz Allah,
aşırı giden, yalancılık eden kimseyi doğru
yola eriştirmez."
·
40. Sure (Mü'min Suresi), 29. Ayet
"Ey kavmim! Bugün yeryüzüne hâkim kimseler olarak iktidar ve saltanat
sizindir. Ama başımıza geldiğinde bizi, Allah'ın azabından kim kurtarır?"
Firavun, "Ben size ancak kendi görüşümü bildiriyorum ve sizi ancak doğru yola götürüyorum" dedi.
·
40. Sure (Mü'min Suresi), 32. Ayet
"Ey kavmim! Gerçekten sizin için, o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza
dönüp kaçmaya çalışacağınız ve sizi Allah'(ın azabından) kurtaracak kimsenin
olmayacağı o Allah kimi saptırırsa artık onu doğru
yola iletecek de yoktur."
·
40. Sure (Mü'min Suresi), 36. Ayet
Firavun dedi ki: "Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara,
göklerin yollarına erişirim de Mûsâ'nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun
yalancı olduğuna inanıyorum." Böylece Firavun'a yaptığı kötü iş süslü
gösterildi ve doğru yoldan
saptırıldı. Firavun'un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.
·
40. Sure (Mü'min Suresi), 38. Ayet
O inanan kimse dedi ki: "Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim."
·
40. Sure (Mü'min Suresi), 53. Ayet
Andolsun, biz Mûsâ'ya hidayet verdik. İsrailoğulları'na da, akıl sahipleri için
bir öğüt ve doğruluk rehberi olarak o
kitabı (Tevrat'ı) miras bıraktık.
·
41. Sure (Fussilet Suresi), 17. Ayet
Semûd kavmine gelince biz onlara doğru
yolu göstermiştik. Ama onlar körlüğü hidayete tercih etmişler ve yaptıklarına
karşılık, alçaltıcı azap yıldırımı onları çarpmıştı.
·
41. Sure (Fussilet Suresi), 40. Ayet
Âyetlerimiz konusunda (yalanlama amacıyla) doğruluktan
sapanlar bize gizli kalmaz. O halde kıyamet gününde ateşe atılan mı, yoksa
güven içinde gelen kimse mi daha iyidir? Dilediğinizi yapın. Şüphesiz o,
yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir.
·
42. Sure (Şûrâ Suresi), 52. Ayet
İşte sana da, emrimizle, bir ruh (kalpleri dirilten bir kitap) vahyettik. Sen
kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi,
kendisiyle doğru yola eriştireceğimiz
bir nur yaptık. Şüphesiz ki sen doğru
bir yola iletiyorsun; göklerdeki ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah'ın
yoluna. İyi bilin ki, bütün işler sonunda Allah'a döner.
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 24. Ayet
(Gönderilen uyarıcı,) "Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz dinden
daha doğrusunu getirmiş olsam da
mı?" dedi. Onlar, "Biz kesinlikle sizinle gönderilen şeyi inkar
ediyoruz" dediler.
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 27. Ayet
"Ben ancak O, beni yaratana taparım. Şüphesiz O beni doğru yola iletecektir."
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 29. Ayet
Doğrusu onları (Mekke müşriklerini)
ve atalarını kendilerine hak olan Kur'an ve onu açıklayan bir peygamber
gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım.
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 37. Ayet
Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru
yoldan saptırırlar. Onlar ise doğru
yolda olduklarını sanırlar.
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 40. Ayet
Sağırlara sen mi duyuracaksın; yahut körleri ve apaçık bir sapıklık içinde
olanları sen mi doğru yola
ileteceksin?
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 43. Ayet
Öyle ise sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen doğru bir yol üzeresin.
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 48. Ayet
Onlara gösterdiğimiz her bir mucize önceki benzerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye, onları azaba
uğrattık.
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 49. Ayet
(Onlar azabı görünce) "Ey büyücü! Sana verdiği söze dayanarak, bizim için
Rabbine dua et. Çünkü biz artık doğru
yola gireceğiz" dediler.
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 53. Ayet
"(Eğer doğru söylüyorsa) ona
altın bilezikler atılmalı, yahut onunla beraber bulunmak üzere melekler gelmeli
değil miydi?"
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 61. Ayet
Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla
şüphe etmeyin, bana uyun, bu doğru
bir yoldur.
·
43. Sure (Zuhruf Suresi), 64. Ayet
Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O'na kulluk
edin, işte bu doğru bir yoldur.
·
44. Sure (Duhân Suresi), 36. Ayet
"Eğer doğru söyleyenler iseniz
atalarımızı getirin."
·
45. Sure (Câsiye Suresi), 23. Ayet
Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah'ın; (halini) bildiği için saptırdığı ve
kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü?
Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru
yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?
·
45. Sure (Câsiye Suresi), 25. Ayet
Onlara âyetlerimiz açıkça okunduğu zaman onların delilleri ancak, "Doğru söyleyenler iseniz babalarımızı
getirin" demek oldu.
·
46. Sure (Ahkâf Suresi), 4. Ayet
De ki: "Allah'ı bırakıp da taptıklarınızı gördünüz mü? Bana gösterin,
yeryüzünden neyi yaratmışlardır? Yoksa göklerin yaratılışında onların bir
ortaklığı mı var? Eğer doğru
söyleyenler iseniz bundan önceki bir kitap, yahut bir bilgi kalıntısı olsun
getirin bana!"
·
46. Sure (Ahkâf Suresi), 10. Ayet
De ki: "Ne dersiniz? Şâyet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr
etmişseniz, İsrailoğullarından bir şâhit de bunun benzerini (Tevrat'ta görerek)
şahitlik edip inandığı halde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık
etmiş olmaz mısınız?). Şüphesiz Allah zâlimler topluluğunu doğru yola iletmez."
·
46. Sure (Ahkâf Suresi), 11. Ayet
İnkâr edenler, inananlar için, "Eğer o Kur'an iyi bir şey olsaydı, onlar
onu kabulde, bizi geçemezlerdi" dediler. Onunla doğru yolu bulamadıkları için; "Bu eski bir
uydurmadır" diyecekler.
·
46. Sure (Ahkâf Suresi), 12. Ayet
Bundan önce bir rehber ve bir rahmet olarak Mûsâ'nın kitabı da vardı. Bu ise,
onu doğrulayan ve zulmedenleri
uyarmak, iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap diliyle indirilmiş bir
kitaptır.
·
46. Sure (Ahkâf Suresi), 16. Ayet
İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu
kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, onlara öteden beri yapılagelen doğru bir va'ddir.
·
46. Sure (Ahkâf Suresi), 22. Ayet
Onlar ise, "Sen bizi ilahlarımızdan alıkoymak için mi geldin? Doğru söyleyenlerden isen bizi tehdit ettiğin
şeyi başımıza getir" dediler.
·
46. Sure (Ahkâf Suresi), 24. Ayet
O azabı vâdilerine doğru yayılan bir
bulut olarak gördüklerinde, "Bu bize yağmur getiren bir buluttur"
dediler. Hûd, "Hayır, o sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde
elem dolu azabın bulunduğu bir rüzgârdır" dedi.
·
46. Sure (Ahkâf Suresi), 27. Ayet
Andolsun, biz çevrenizdeki memleketleri de yok ettik. (Doğru yola) dönsünler diye âyetleri tekrar
tekrar açıkladık.
·
46. Sure (Ahkâf Suresi), 30. Ayet
Dediler ki: "Ey kavmimiz! Şüphesiz biz, Mûsâ'dan sonra indirilen, kendinden
önceki kitapları doğrulayan, gerçeğe
ve doğru yola ileten bir kitap
dinledik."
·
47. Sure (Muhammed Suresi), 5. Ayet
Onları doğruya ve güzele erdirecek ve
durumlarını düzeltecektir.
·
48. Sure (Fetih Suresi), 2. Ayet
Ta ki Allah, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini
tamamlasın, seni doğru yola iletsin
ve Allah sana, şanlı bir zaferle yardım etsin.
·
48. Sure (Fetih Suresi), 20. Ayet
Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimetler vaad etmiştir. Şimdilik bunu size
hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir. (Allah böyle yaptı) ki,
bunlar mü'minler için bir delil olsun, sizi de doğru
bir yola iletsin.
·
48. Sure (Fetih Suresi), 27. Ayet
Andolsun, Allah, Peygamberinin rüyasını doğru
çıkardı. Allah dilerse, siz güven içinde başlarınızı kazıtmış veya saçlarınızı
kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah, sizin
bilmediğinizi bildi ve size bundan başka yakın bir fetih daha verdi.
·
49. Sure (Hucurât Suresi), 6. Ayet
Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa
zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.
·
49. Sure (Hucurât Suresi), 7. Ayet
Bilin ki, aranızda Allah'ın elçisi bulunmaktadır. Eğer o, birçok işlerde size
uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size imanı sevdirmiş ve onu
gönüllerinize güzel göstermiş; inkârı, fasıklığı ve (İslam'ın emirlerine) karşı
çıkmayı da çirkin göstermiştir. İşte bunlar doğru
yolda olanların ta kendileridir.
·
49. Sure (Hucurât Suresi), 15. Ayet
İman edenler ancak, Allah'a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen,
Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir.
·
49. Sure (Hucurât Suresi), 17. Ayet
Müslüman olmalarını bir lütufta bulunmuş gibi sana hatırlatıyorlar. De ki:
"Müslüman olmanızı bir lütuf gibi bana hatırlatıp durmayın. Tam tersine
eğer doğru kimselerseniz sizi imana
erdirmesinden dolayı Allah size lütufta bulunmuş oluyor."
·
50. Sure (Kâf Suresi), 15. Ayet
İlk yaratmada acizlik mi gösterdik ki (yeniden yaratamayalım)? Doğrusu onlar, yeniden yaratılış konusunda
şüphe içindedirler.
·
51. Sure (Zâriyât Suresi), 1. Ayet
Tozutup savuranlara, ağırlık taşıyanlara, kolaylıkla akanlara, iş
bölüştürenlere andolsun ki, size vaad olunan şey elbette doğrudur. Hesap ve ceza mutlaka
gerçekleşecektir.
·
52. Sure (Tûr Suresi), 34. Ayet
Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi
onun gibi bir söz getirsinler!
·
53. Sure (Necm Suresi), 5. Ayet
(Kur'an'ı) ona, üstün güçlere sahip, muhteşem görünümlü (Cebrail) öğretti. O,
en yüksek ufukta bulunuyorken (aslî sûretine girip) doğruldu.
·
54. Sure (Kamer Suresi), 8. Ayet
Davetçiye doğru koşarlarken kâfirler,
"Bu zor bir gün" derler.
·
54. Sure (Kamer Suresi), 55. Ayet
Muktedir bir hükümdarın katında, doğruluk
meclisindedirler.
·
56. Sure (Vâkıa Suresi), 67. Ayet
"Daha doğrusu büsbütün
mahrumuz!"
·
56. Sure (Vâkıa Suresi), 86. Ayet
Eğer hesaba çekilmeyecekseniz ve doğru
söyleyenler iseniz, onu geri döndürsenize!
·
57. Sure (Hadîd Suresi), 19. Ayet
Allah'a ve Peygamberlerine iman edenler var ya, işte onlar sıddîklar (sözü özü doğru kimseler) ve Allah katında şahitlerdir.
Onların mükafatları ve nurları vardır. İnkar edip âyetlerimizi yalanlayanlara
gelince; işte onlar cehennemliklerdir.
·
57. Sure (Hadîd Suresi), 26. Ayet
Andolsun, biz Nûh'u ve İbrahim'i peygamber olarak gönderdik. Peygamberliği ve
kitabı onların soylarına da verdik. Onlardan kimi doğru
yola ermiştir, ama içlerinden birçoğu da fasık kimselerdir.
·
59. Sure (Haşr Suresi), 8. Ayet
Bu mallar özellikle, Allah'tan bir lütuf ve hoşnudluk ararken ve Allah'ın
dinine ve peygamberine yardım ederken yurtlarından ve mallarından
uzaklaştırılan fakir muhacirlerindir. İşte onlar doğru
kimselerin ta kendileridir.
·
60. Sure (Mümtehine Suresi), 1. Ayet
Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost
edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar size gelen hakkı
inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah'a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan
çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için
çıktıysanız (böyle yapmayın). Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben
sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa
mutlaka doğru yoldan sapmıştır.
·
61. Sure (Saf Suresi), 5. Ayet
Hani Mûsâ kavmine, "Ey kavmim! Allah'ın size gönderdiği peygamberi
olduğumu bilip durduğunuz halde niçin bana eziyet ediyorsunuz?" demişti.
Onlar yoldan sapınca, Allah ta kalplerini (doğru
yoldan) saptırdı. Allah fasıklar topluluğunu hidayete erdirmez.
·
61. Sure (Saf Suresi), 6. Ayet
Hani, Meryem oğlu İsa, "Ey İsrailoğulları! Şüphesiz ben, Allah'ın size,
benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı
ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir peygamberi müjdeleyici (olarak
gönderdiği) peygamberiyim" demişti. Fakat (İsa) onlara apaçık mucizeleri
getirince, "Bu, apaçık bir sihirdir" dediler.
·
63. Sure (Münâfikûn Suresi), 6. Ayet
Onlara bağışlama dilesen de, dilemesen de onlar için birdir. Allah onları asla
bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, fasıklar topluluğunu doğru yola iletmez.
·
64. Sure (Tegâbün Suresi), 6. Ayet
Bu, peygamberlerinin, onlara apaçık mucizeler getirmeleri ve onların da,
"(Bizim gibi) insanlar mı bizi doğru
yola iletecekmiş?" deyip de inkar etmeleri ve yüz çevirmeleri
sebebiyledir. Allah da hiçbir şeye muhtaç olmadığını göstermiştir. Allah her
bakımdan sınırsız zengindir, övgüye layıktır.
·
64. Sure (Tegâbün Suresi), 11. Ayet
Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet başa gelmez. Kim Allah'a inanırsa,
Allah onun kalbini doğruya iletir.
Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
·
66. Sure (Tahrîm Suresi), 12. Ayet
Allah, bir de iffetini sapasağlam koruyan ve bizim de kendisine ruhumuzdan
üflediğimiz, Rabbinin kelimelerini ve kitaplarını doğrulayan
İmran kızı Meryem'i de (inananlara) örnek gösterdi. O itaat edenlerdendi.
·
67. Sure (Mülk Suresi), 22. Ayet
Şimdi, yüzüstü kapanarak düşe kalka yürüyen mi daha doğru
gider, yoksa dosdoğru bir yolda
dimdik yürüyen mi?
·
67. Sure (Mülk Suresi), 25. Ayet
"Eğer doğru söyleyenler iseniz,
bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" diyorlar.
·
68. Sure (Kalem Suresi), 40. Ayet
Sor onlara: "Onların hangisi bu (iddianın doğruluğu)na
kefildir?"
·
68. Sure (Kalem Suresi), 41. Ayet
Yoksa onların ortakları mı var? Doğru
söyleyenler iseler, haydi getirsinler ortaklarını!
·
70. Sure (Meâric Suresi), 36. Ayet
Şimdi, inkar edenlere ne oluyor ki, boyunlarını uzatarak (alay etmek için)
sağdan soldan gruplar halinde sana doğru
koşuyorlar?
·
72. Sure (Cin Suresi), 1. Ayet
(Ey Muhammed!) De ki: "Bana cinlerden bir topluluğun (Kur'an'ı) dinleyip
şöyle dedikleri vahyedildi: "Şüphesiz biz doğruya
ileten hayranlık verici bir Kur'an dinledik de ona inandık. Artık Rabbimize hiç
kimseyi asla ortak koşmayacağız."
·
72. Sure (Cin Suresi), 3. Ayet
"Doğrusu Rabbimizin şanı çok
yücedir; ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk."
·
72. Sure (Cin Suresi), 4. Ayet
"Demek bizim beyinsiz olanımız Allah hakkında doğruluktan
uzak sözler söylüyormuş."
·
72. Sure (Cin Suresi), 6. Ayet
"Doğrusu insanlardan bazı
kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların taşkınlıklarını
artırırlardı."
·
72. Sure (Cin Suresi), 11. Ayet
"Doğrusu içimizde salih olanlar
da var, olmayanlar da. Ayrı ayrı yollar tutmuşuz."
·
72. Sure (Cin Suresi), 14. Ayet
"Kuşkusuz içimizde müslüman olanlar da var, hak yoldan sapanlar da var.
Kim müslüman olursa, işte onlar doğruyu
arayıp bulmuşlardır."
·
74. Sure (Müddessir Suresi), 31.
Ayet
Biz, cehennemin görevlilerini ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını inkar
edenler için bir imtihan vesilesi yaptık ki kendilerine kitap verilenler kesin
olarak bilsinler, iman edenlerin imanı artsın, kendilerine kitap verilenler ve
mü'minler şüpheye düşmesin, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ile kâfirler,
"Allah örnek olarak bununla neyi anlatmak istedi" desinler. İşte
böyle. Allah dilediğini saptırır, dilediğini doğru
yola iletir. Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. Bu, insanlar için ancak
bir uyarıdır.
·
75. Sure (Kıyâmet Suresi), 31. Ayet
O, (Peygamberi) doğrulamamış, namaz
da kılmamıştı.
·
78. Sure (Nebe Suresi), 36. Ayet
Bunlar kendilerine; Rabbinden, göklerin ve yerin ve ikisi arasındakilerin
Rabbinden, Rahmân'dan bir mükafat, yeterli bir ihsan olarak verilmiştir. Onlar,
Ruh'un (Cebrail'in) ve meleklerin saf duracakları gün Allah'a hitap
edemeyeceklerdir. Sadece Rahmân'ın izin vereceği ve doğru
söyleyecek olan kimseler konuşabilecektir.
·
83. Sure (Mutaffifîn Suresi), 14.
Ayet
Hayır hayır! Doğrusu onların
kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.
·
84. Sure (İnşikâk Suresi), 22. Ayet
Daha doğrusu, inkar edenler
(Kur'an'ı) yalanlıyorlar.
·
92. Sure (Leyl Suresi), 12. Ayet
Şüphesiz bize düşen sadece doğru yolu
göstermektir.
- 108. Sure
(Kevser Suresi), 3. Ayet
Doğrusu sana buğzeden, soyu kesik
olanın ta kendisidir.
* KAYNAK: DİYANET İŞLERİ http://kuran.diyanet.gov.tr/Kuran.aspx#1:1